Duyuru Detayı

Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin AYM kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ ZEYREK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/6376)

 

Karar Tarihi: 8/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Ali ZEYREK

 

 

2. Mehmet ZEYREK

 

 

3. Nuray BAYIR

Başvurucular Vekili

:

Av. Didem ZEYREK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, tebliğ edilen Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Uyuşmazlığın Arka Planı

8. Başvurucuların murisi adına kayıtlı Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Ören köyünde bulunan 1324 ve 1330 parsel sayılı taşınmazların Kemerköy Termik Santrali stabilize malzeme sahası olarak kamulaştırılmasına yönelik Türkiye Elektrik Kurumu tarafından 8/9/1988 tarihinde kamu yararı kararı alınmıştır. Milas Asliye Hukuk Mahkemesince 1988 yılında söz konusu taşınmazların bedelleri tespit edilerek 10/11/1988 tarihli havale ile bankaya gönderilmiştir.

9. Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından, taşınmazların kamulaştırıldığı ve başvurucuların süresinde bedel arttırım davası açmadıkları gerekçesiyle taşınmazların tescili talebiyle başvurucular aleyhine 21/5/2007 tarihinde her iki parsel için ayrı ayrı Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma davaları açılmıştır. Mahkemece, 3/6/2009 tarihinde davaların reddine karar verilmiştir. Kararların gerekçesinde;

 i. Kamulaştırma bedelinin başvuru konusu taşınmazla birlikte kamulaştırılan on beş adet taşınmazın kamulaştırma bedelleriyle birlikte toplu olarak Etibank Ankara Merkez Şubesine 10/11/1988 tarihinde yatırıldığı ve başvurucular adına yatırılan kamulaştırma bedelinin banka dekontuna ayrıntılı olarak yazılmadığı belirtilmiştir.

ii. Ayrıca yatırılan bedelin kim adına yatırıldığı ve kimlere ödeneceğine ilişkin banka kayıtlarında hiçbir açıklık bulunmadığı, bedelin yatırıldığı Etibankın 1996 yılında Halk bankasına devredildiği daha sonra da Denizbank ve Anadolu Bank olarak iki banka kurulmasına karar verildiği, 1998 yılında da Etibankın satılarak bankacılık faaliyetinin sona erdiği ifade edilmiştir.

iii. Birleşik Fon Bankasının 28/4/2009 tarihli yazısında, yatırılan kamulaştırma bedellerinin kimlere ait olduğunun anlaşılamadığı, ilgili hesapta yatırılan paranın hâlen durduğu, on yıldan fazla süre geçmiş olması nedeniyle kimlere ödeme yapıldığı ya da tamamının hak sahiplerine ödenip ödenmediğinin tespit edilemediği belirtilmiştir.

iv. Öte yandan kamulaştırma nedeniyle tescil kararı verilebilmesi için kamulaştırmanın kesinleşmesi ve takdir edilen bedelin malike ödenmek üzere millî bir bankaya yatırılmış olması gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre sonuç olarak kamulaştırma işlemi ile tescil davası arasında yirmi yıldan fazla süre geçtiği, takdir edilen bedellerin hak sahibi adına açılmış bir hesaba yatırılmadığı, on beş adet taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin tek bir hesaba yatırıldığı, malikin bu bedeli alma imkânının kamulaştırma usulüne aykırı işlemlerle idarece ortadan kaldırıldığı açıklanarak tescil şartlarının oluşmadığı kabul edilmiştir.

10. Davacı İdare tarafından temyiz edilen kararlar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince (Daire) 25/10/2010 tarihinde onanmıştır.

B. Başvuru Konusu Dava Süreci

11. Bu kez başvurucular, İdarenin kendileri aleyhine açtığı kamulaştırma davalarının, kamulaştırma bedelinin usulüne uygun şekilde ödenmemesi nedeniyle tescil şartları oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini belirterek İdare aleyhine 1/6/2011 tarihinde Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davası açmıştır.

12. Mahkemece, 5/3/2013 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, İdarenin açtığı kamulaştırma davasının reddine karar verildiğine değinilerek söz konusu kamulaştırma işlemine başlanılmış olmasına rağmen tamamlanmamış olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte İdarenin, başvuru konusu taşınmaza el koyarak ve dolgu malzemesi için hafriyat kazmak suretiyle maliklerin mülklerini dilediği gibi kullanmalarına engel olduğu belirtilmiştir. Buna göre kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat isteminin ve ayrıca İdarenin taşınmaza müdahalesinin haksız fiil niteliğinde olduğu değerlendirilerek ecrimisil talebinin haklı olduğu kabul edilmiştir.

13. Davalı İdare tarafından temyiz edilen karar, Dairece 16/6/2015 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında; taşınmazların kamu yararı kararı alınarak kamulaştırıldığı, kamulaştırma tebligatının 30/12/1988 tarihinde tapu maliki olan başvurucuların murisi Nuri Zeyrek'e bizzat tebliğ edildiği, bedelinin dava konusu taşınmazlarla birlikte kamulaştırılan on beş adet taşınmazın kamulaştırma bedelleri ile birlikte toplu olarak bankaya yatırıldığı belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucuların murisinin kamulaştırma işlemine karşı tebliğden itibaren otuz günlük süre içerisinde bedel artırım davası açma hakkını kullanmadığı vurgulanmıştır. Buna göre kamulaştırmanın adli ve idari yönden kesinleştiği açıklanarak başvurucuların kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak bedel talep hakları bulunmadığı ifade edilmiştir.

14. Başvurucular, bozma kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 28/12/2017 tarihinde karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek dosya, Mahkemesine gönderilmiştir.

15. Karar düzeltme talebinin reddine dair karar, başvurucular vekiline 25/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucular 23/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Mahkemece bozma ilamına uyularak bozma kararındaki gerekçelerle 19/9/2018 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.

18. Taraflarca temyiz edilen karar 5/3/2020 tarihinde düzeltilerek onanmıştır. Kararda başvurucuların bozma öncesi dava değerini ıslah ettiği açıklanarak davalı İdare lehine nispi vekâlet ücreti hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre davalı lehine 2.400 TL yerine 31.019,54 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

19. Başvurucuların karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından incelenerek 17/2/2021 tarihinde reddedilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Adalet Bahadır ve diğerleri, B. No: 2017/28144, 2/12/2020, §§ 25-30.

V. İNCELENME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 8/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucular, İdarenin açtığı kamulaştırma davasında verilen kamulaştırma bedelinin ödenmediğine dair kararın Yargıtayca onanıp kesinleşmesine rağmen kamulaştırmasız el atma davasında derece mahkemelerince dikkate alınmadan, hatalı olarak kamulaştırma bedelinin ödendiğinin kabul edilmesinden yakınmaktadır. Başvurucular ayrıca taşınmazın bedelinin ödenmediği gibi kullanımının da engellendiğini ileri sürmüştür. Sonuç olarak başvurucular bu gerekçelerle eşitlik ilkesiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

23. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu dosyanın derdest olması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediğini bildirmiştir. Bununla birlikte somut olayın özelliklerine göre esas yönünden yapılacak incelemede başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu vurgulanmıştır.

B. Değerlendirme

24. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

25. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular mülkiyet hakkıyla birlikte eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucuların şikâyetlerinin özünün taşınmaz bedeline ilişkin olması nedeniyle başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

28. Anayasa'nın 11. maddesine göre Anayasa hükümleri; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kamu makamlarının yargı kararlarına uyma zorunluluğunun dayanağı ise Anayasa'nın emredici nitelikteki 138. maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu bağlamda Anayasa'nın anılan hükümleri uyarınca devletin yargı kararlarına uyulmasını sağlayacak tedbirleri sağlaması ve gerekli mekanizmaları oluşturması zorunludur (Erol Aksoy [GK], B. No: 2016/11026, 12/12/2019, § 81).

29. Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu hükümde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare lehine herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün olmaz. Dolayısıyla devlet, yargı kararlarının zamanında icra edilmesini sağlayarak bireyler aleyhine oluşabilecek hak kayıplarını engellemekle ve bu yolla bireylerin kamu otoriteleri ile hukuk sistemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür. Bu sebeple Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bireylerin kamu otoritesi ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgeçilemez bir görev ifa eden yargı kararlarının zamanında icra edilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 61).

30. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir gereğidir. Çünkü bir hukuk sisteminde yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Arman Mazman, § 65).

31. Somut olayda başvuru konusu taşınmazların kamulaştırılmasına yönelik kamu yararı kararı alındıktan sonra Milas Asliye Hukuk Mahkemesince 1988 yılında söz konusu taşınmazların bedelleri tespit edilerek 10/11/1988 tarihli havale ile bankaya gönderilmiştir. Ardından İdare tarafından, kamulaştırılan taşınmazların tescili talebiyle başvurucular aleyhine 21/5/2007 tarihinde kamulaştırma davaları açılmıştır. Mahkemece, kamulaştırma işlemi ile tescil davası arasında yirmi yıldan fazla süre geçtiği, takdir edilen bedellerin hak sahibi adına açılmış bir hesaba yatırılmadığı, on beş adet taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin tek bir hesaba yatırıldığı ve malikin bu bedeli alma imkânının kamulaştırma usulüne aykırı işlemlerle idarece ortadan kaldırıldığı açıklanarak tescil şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle 3/6/2009 tarihinde davaların reddine karar verilmiştir. İdare tarafından temyiz edilen söz konusu kararlar, Dairece 25/10/2010 tarihinde onanarak kesinleşmiştir (bkz. §§ 8-10).

32. Bilahare başvurucular, İdarenin kendileri aleyhine açtığı kamulaştırma davalarının reddine karar verildiğini belirterek İdare aleyhine başvuru konusu kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davası açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Daire tarafından söz konusu karar bozulmuştur. Bozma kararında taşınmazların kamu yararı kararı alınarak kamulaştırıldığı, kamulaştırma tebligatının başvurucuların murisine tebliğ edildiği, kamulaştırma bedelinin dava konusu taşınmazlarla birlikte kamulaştırılan on beş adet taşınmazın kamulaştırma bedelleri ile birlikte toplu olarak bankaya yatırıldığı ve başvurucuların süre içerisinde bedel artırım davası açma hakkını kullanmadığı belirtilmiştir. Netice itibarıyla kamulaştırmanın adli ve idari yönden kesinleştiği açıklanarak başvurucuların kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak bedel talep hakları bulunmadığı sonucuna varılmış ve Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir (bkz. §§ 11-13).

33. Derece mahkemelerince taşınmazların kamulaştırıldığı ve kamulaştırma bedellerinin bankaya yatırıldığı kabul edilmiş ise de Dairenin 25/10/2010 tarihli ilamıyla kesinleşen kararda da belirtildiği gibi takdir edilen bedellerin bizzat başvurucunun adına açılmış bir hesaba yatırılmadığı, on beş adet taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin tek bir hesaba yatırılarak maliklerin kamulaştırma bedellerini alma imkânı idarece ortadan kaldırılmıştır.

34. Öte yandan başvurucular kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak kamulaştırma bedellerinin ödenmediğini iddia ederken İdare tarafından kamulaştırma bedellerinin ödendiği ortaya konulamamıştır. Diğer taraftan kamulaştırma bedelinin ödendiğinin kabulü için tek başına kamulaştırma bedelinin bankaya yatırılmış olması yeterli olmayıp ayrıca bu bedelin tahsil edilme imkânının da sağlanması gerekir.

35. Dolayısıyla somut olayda kamulaştırılmasına rağmen kesinleşmiş mahkeme kararıyla ödenmediği tartışmasız olan kamulaştırma bedelinin ödenmemesi suretiyle başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiğinden söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucular aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

38. Başvurucular, zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuştur.

39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55- 57).

41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

42. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların kamulaştırma bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

43. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

44. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/329, K.2018/567) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.