Duyuru Detayı

5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

 Saygıdeğer Sakarya’lılar, değerli meslektaşlarım, sayın basın mensupları. İlk olarak 5 Nisan 1958 tarihinde İzmir’ de toplanan Baro Başkanları’ nca tespit edilen ve 15-16 Mayıs 1987 tarihli Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’ nca karar altına alınmak suretiyle resmiyet kazandırılan 5 Nisan Avukatlar Günü’ nü her yıl olduğu gibi bu yıl da gururla kutlamaktayız.

 

                            Gönül isterdi ki; böyle önemli bir günü ve bu günün dahil olduğu haftayı büyük bir coşkuyla, kelimenin manasının hakkını vererek “kutlayabilelim”. Ancak mesleğimizin ve tabiri caizse göbek bağımız olan “yargı sistemi”nin gerek ulusal ve gerekse yerel bazda sahip olduğu sorunları görmezden gelmek ve böyle bir günde dahi olsa bu sorunları dile getirmeden kutlamalar yapmayı içimize sindirmek mümkün değildir.

                            Yargıya olan güvenin her geçen gün azaldığı, yargının bağımsızlığını yitirdiği, savunma hakkının gasp edildiği, yargılama aşamasında Avukatların yok sayıldığı, duruşma salonlarından kaba kuvvet kullanılarak çıkartıldığı, aralarında menfaat çatışması dahi olan onlarca sanığın ve sanık müdafiinin bulunduğu duruşmalarda bütün sanık ve müdafilerini temsilen bir tek avukata ve sadece birkaç dakika ile sınırlı savunma hakkı lütfedildiği,  mesleğimizin ve meslektaşlarımızın saldırılara maruz kaldığı, tüm amir kanun hükümlerine ve dahi hukukun en temel ve evrensel ilkelerine aykırı olarak avukat bürolarının talan edildiği, Baro yönetim Kurullarının yargılanmadan infaz edildiği bir ortamda; hukukun, hukuksuzluğu terk edeceği ümidimizi bu yıl da tüm iyiniyetimiz ve sabrımızla muhafaza etmekteyiz.

                            Asli ve kurucu unsuru olduğumuz yargı sisteminin tesis etmek ve güvence altına almayı amaçladığı üstün ve kutsal yarar “adalet”tir.  Adalet; devletin varlık amacı olan toplumsal huzurun, güvenin ve barışın temelidir. Ünlü düşünür Montesquieu’ nün ifade ettiği gibi;  “Toplumda en büyük güveni her şeyin sonunda, adil bir mahkemenin bulunabileceği inancı sağlar”. Adaletin olmazsa olmazı ise her türlü güçlüğe rağmen inançla ve ısrarla yerine getirmeye çalıştığımız kamu görevi olan  “savunma”dır.

                            Bu onurlu mesleği; yargılama sürecini uzatan, bulandıran, engelleyen gereksiz bir unsur olarak gören  bakış açısı; yargının diğer unsurlarınca  terk edilmeli, tüm ilgi ve enerji artık yargı sisteminin kronikleşmekten öte kangren halini alan, insanların yargıya, adalete ve dolayısıyla devlete olan güvenini her geçen gün daha fazla yok eden sorunlarına yöneltilmelidir.

                            Artık sayısını takip etmekte zorlandığımız fakat genel anlamda eğitim kalitesinin umulandan çok uzak olduğu aşikar olan Hukuk fakültelerinden her yıl binlerce mezun verilmektedir. Bu durumun doğal sonucu olarak da mesleğe başlayan Avukatların sayısı her yıl neredeyse geometrik olarak artmaktadır. Avukatlık mesleğinin gerek nitelik gerekse nicelik olarak kalitesinin yükselmesini temin edebilmek için; Hukuk fakültelerindeki eğitim düzeyinin arttırılması, avukatların sınav, staj ve meslek içi eğitimlerine yönelik yasal düzenlemelerin bir an önce yapılarak hayata geçirilmesi şarttır. 

                            Geride bıraktığımız süreçte görülmüştür ki; yargılama sürelerini kısaltmaya yönelik yasal düzenlemeler çözmeyi amaçladığı soruna çare olamamakta, dava açma aşamasında hak arayanların cebinden “avans” adı altında yüklü miktarlarda paraların peşinen devlet tarafından tahsil edilmesinden başka bir amaca hizmet etmemektedir. Bu sorunun çözümüne yönelik gerek yasal gerekse teknik eksiklik ve düzenlemelerin yapılması, uygulayıcıların düzenli eğitime ve denetimlere tabi tutulması şarttır.

                            Gerek gelir dağılımında söz konusu olan eşitsizlik ve gerekse dava açma esnasında alınan avans miktarının yüksekliği nedeni ile pek çok vatandaşımız dava açma aşamasında avukat tutmakta zorlanmakta, davalarını kendileri takip etmeye çalışmaktadır. Bu durum hem yargı sürecini uzatmakta hem de hak kayıplarına neden olmaktadır. Bu nedenle hiç değilse dava konusu ve değerine göre belli bir limitin üzerindeki davalarda zorunlu avukatlık sistemi getirilmeli, avukat tutamayacak durumda olan vatandaşlar için ise birçok ülkede başarıyla uygulanmakta olan “hukuki yardım sigortası” sistemi hayata geçirilmelidir.

                            Ceza yargısının en göz önünde olan sorunlarından olan uzun tutukluluk süreleri, tüm yasal düzenlemelere rağmen bir tedbir değil peşinen uygulanan bir ceza gibi algılanmaya ve buna göre hükmedilmeye devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki adalet yalnız “içeri atmak” ya da “içeride tutmak”tan ibaret değildir. Adil olan; zorunlu olmadığı sürece özgürlüğü kısıtlamamaktır.

                            CMK tarifesinde belirtilen rakamlar üzerinden Avukatlara ödenen vekalet ücretleri,  Anayasal anlamda “angarya”’ nın tam karşılığıdır. En azından Resmi Asgari ücret tarifesinde belirtilen rakamlar düzeyine çıkarılması, avukatlara reva görülen bu ayıbın ortadan kaldırılmasına bir nebze de olsa hizmet edecektir. 

                            Yerel bazda en ciddi ve öncelikli sorun olarak Adliye binasını görüyoruz. “Arslan yatağından belli olur” atasözünü haklı çıkarırcasına, bu güzel şehrimizin mahkum edildiği Adliye Binası’ nın durumu içler acısıdır. Hergün yüzlerce duruşmanın görüldüğü, binlerce insanın akın ettiği halde şehrin hiçbir ilçesinden tek toplu taşıma aracı ile ulaşılması mümkün olmayan, değil vatandaşına; adliye binasının daimi sakinleri olan hakimine, savcısına, mahkeme kalemine, icra dairesine bile yeterli fiziki imkan sağlayamayan ve bu yüzden koridorları bölünerek, kapatılarak penceresiz, havasız, dar “tabutluk” benzeri çalışma ortamlarına mahkum eden, yoğun olmayan günlerde bile otoparkı hıncahınç dolan böyle bir Adliye Binası’ nda sağlıklı bir biçimde adalet dağıtılmasını düşünmek hayalden öteye gidemeyecektir. Bu yüzden; yıllardır ısrarla üzerinde durduğumuz gibi bugün de tekrarlıyoruz: Biz, sadece avukatlar olarak değil aynı zamanda bu şehrin birer evladı olarak; bu şehre yakışır bir Adalet Sarayı istiyoruz. Biz Adalet Sarayı’ nın; “bağımsız yargı” kavramına uygun şekilde merkezi idarenin birimlerinden ayrı olmasının yanı sıra, zaten hak arama mücadelesi içerisinde yolunu bulmaya çalışan vatandaşın daha da mağdur olmasını engelleyecek şekilde şehrimizin merkezinde inşa edilmesini istiyoruz. Biz Adalet bize gelsin istiyoruz. Bu uğurda da Sakarya Barosu olarak her türlü çabayı göstermeyi öncelikli vazifelerimizden biri sayıyoruz.

 

Bu özel günümüzde bir kez daha hatırlatmak isteriz ki;

 

Biz avukatlar; haklı ya da haksız kimi nedenlerle toplumla iç içe yaşama şansına sahip olamayan yargının tüm diğer unsurlarının aksine toplumla iç içe yaşarız.

İşyerlerimiz vatandaşların işyerleriyle, evlerimiz evleriyle iç içedir. Resmi dairelerde, lojmanlarda izole edilmiş bir hayat sürmeye mahkum değiliz.

Alışverişimizi esnaftan, tüccardan kendimiz yapar;  ikram edilen çayın ya da edilen sohbetin samimiyetinden şüphe duymayız.

İşyerimizin her daim açık olan kapısından girenler bizim için sadece birer  “davacı” ya da “davalı” değildir. Dert dinleriz, sırdaşlık yaparız.

Hem müvekkilimizin hem borçlumuzun düğününde de, cenazesinde de biz varız.

Adalet arayan herkesin yanında dün olduğu gibi  bugün de, yarın da biz varız…

                                                               Av.Recep HACIEYÜPOĞLU

                                                                                         SAKARYA BAROSU BAŞKANI