Haber Detayı

BARO BAŞKANIMIZ AV. ZAFER KAZAN KATILDIĞI RADYO PROGRAMINDA GÜNDEME DAİR AÇIKLAMALARDA BULUNDU

Sakarya Barosu Başkanı Av. Zafer Kazan katıldığı radyo programı canlı yayınında gündeme ve şehrin öncelikli sorunlarına dair yöneltilen soruları cevapladı.

Başkan Kazan’ın öncelikli gündem konusu Can Dündar’ın tutuklanma kararıydı. Yaşanılan bu süreci hukuk çerçevesinde izah edilemediğini belirten Başkan Kazan :” Bu karar doğrudan doğruya siyasi bir karardır. Yargı iflas etmiştir. Bu yargıya da artık bir kayyum atanmalı.” şeklinde konuştu.

Erenler Belediyesi tarafından yüksek gerilim hattı altına yapılan Trafik Park ile ilgili de konuşan Başkan Kazan hazırlana raporlar doğrultusunda hala önlem  alınmamış olmasına da :” Bu vahim bir rapor ortada iken Belediye, çocukların burada 20 – 30 dk. kaldığını ve bundan da bir şey olmayacağını söyledi! Şaka gibi!” diyerek tepki gösterdi.

Başkan Kazan’ın  şehir  ve ülke gündemine dair yaptığı açıklamalar şu şekilde:

 “CAN DÜNDAR’IN TUTUKLANMASINA ŞAŞIRMADIM”

“Haberi duyduğumda sosyal medya hesabımdan verdiğim ilk tepki şöyleydi; “Mürekkepleri, hokkaları, divitler ve kalem açacaklarını bir tabutun içine koymayı tavsiye ediyorum. 1727’de matbaayı getiren İbrahim Müteferrika’nın ruhuna rahmet. Ne talihsiz bir nesilmişiz ki, yıllar sonra gazeteciliğin, malzemesi Yargı olan bir tabuta Can-lı Can-lı koyulduğuna tanıklık ediyoruz. Bu ülkede matbaanın da bir önemi yok artık” Can Dündar’ın tutuklanması beklediğimiz bir sonuçtu, şaşırmadım.

“BU YARGIYA DA, ARTIK BİR KAYYUM LAZIM”

Can Dündar’ı tutuklayan bir mahkeme değildi, şeklen bir mahkeme olsa da hukukun ilkeleri ilçesinde bir mahkeme değildi. Buna tanıklık etmiş bir Baro Başkanı olarak kendimi çok talihsiz görüyorum. Görüyorsunuz bazı şirketlere kayyum atıyorlar, bence bu yargıya da artık bir kayyum lazım. Yargı iflas etmiştir. Sadece şirketler iflas etmez. Görüyoruz ki yargı da iflas edebiliyormuş.

“HUKUKUN İLKELERİ EVRENSELDİR”

Zira bugün yaşanılanları hukuk içinde izah edemiyoruz. Neye göre, kime göre “Hukuk” derseniz, hukukun ilkeleri evrenseldir derim. Basın özgürlüğü evrenseldir. Kişiye göre değişmez. Ama biz bu bilinci yerleştiremedik, hazmedemedik. Düşünce özgürlüğü farklılıklar üzerine kurulmuştur. Burada korunan husus, gazetecinin ideolojisi, siyasi bakışı değil, halkın haber alma hakkı, gazetecinin haberini paylaşabilme hakkıdır. Düşünce özgürlüğünün belini kırıyorsunuz.

“TUTUKLAMA GİBİ SUİSTİMALE UĞRAMIŞ BAŞKA UYGULAMA YOK”

MİT TIR’larına ilişkin görüntülerin Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 5 buçuk ay geçmiş. Can Dündar bugün tutuklanıyor. Tutuklama kararı bir tedbirdir, ancak Türk yargı sisteminde “tutuklama” gibi suiistimale uğramış, iğfal edilmiş başka bir uygulama da yoktur.

“CAN DÜNDAR CANLI BOMBA MI?”

Peki, geçen bu kadar zaman içinde Can Dündar adına ne değişti? Şimdi değişen ne? Can Dündar canlı bomba mı? Bir zamanlar “bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir” diyerek, o günkü gazetecileri tutuklayanları hatırlıyorum! Bugün ne durumda olduklarını görüyorsunuz! Burada tırların engellemesini değil, gazetecilik faaliyetini konuşuyoruz. Hukuki bir tartışmayı siyasi bir çatışma durumundan ayırmak gerekiyor. Şu an Can Dündar’ın tutuklanmasını hiçbir hukuki izah ile açıklayamazsınız!

“SİYASİ BİR KARAR”

Gazeteciler suç işlemez diye bir durum yok, ancak tutuklamak eyleminden bahsediyoruz burada. Gazetecilik bir kamu hizmetidir. Halkın haber alma hakkıdır. Tam bu noktada gazeteler ve gazeteciler karşılar bu Anayasal hakkı… Hukuki olarak açıklayamadığımıza, izah edemediğimiz bu karar doğrudan doğruya siyasi bir karardır.

“HALKIN ADALETE İNANCI SIFIRLANDI”

Halkın adalete inancının sıfırlandığı bir dönemdeyiz. Belki ironi ama “kayyum atansın” dediğimiz bir noktada hukukun üstünlüğünden, bağımsızlığından bahsedebilir miyiz?

Güven uyandıracak adımlar atmamız gerekiyor. Yargı, tarafsız cesur ve bağımsız olmak zorundadır. Bir insan en basit bir görev bile olsa, gerektiği yerde cesur olamıyorsa, onurluca durması gerektiği noktayı terk ediyorsa, hiçbir mesleğin hakkını veremez. Bunun için öncelikle “ahlak” lı olmak gerekiyor. “Ahlak” bir nasihat kültürü değildir. Ahlak bir öğretidir bir felsefedir.

“HUKUKUN İNTİKAM ARACINA DÖNÜŞTÜĞÜ SÜREÇTEYİZ”

BASINA YÖNELİK DİĞER BASKILAR, Hukukun temel amacı suçluyu cezalandırmak değildir. Hukukun temel amacı, hakkı savunmaktır. Kişinin kendini savunma hakkını kullanmasını sağlamaktır. Biz bugün cezalandırmanın da çok ötesinde bir konuyu konuşuyoruz. Hukukun intikam aracına dönüştüğü günleri konuşuyoruz.

“DÜNDAR’IN TUTUKLANMASI AÇIK BİR İNTİKAM”

Can Dündar’ın tutuklanması olayı açık bir intikamdır. Hukuk ile açıklayamadığım, izah edemediğim bu olayı nasıl ifade edebilirim? Bunun başka bir açıklaması yok! Hukuk, kişisel duyguların bir tatmin aracı değildir. Din, dil, ırk, mezhep ayırt eden bir olgu değildir. Bu nedenle güven verir insanlara. Düzeni sağlar. Hukuk iki insan arasındaki iletişimdir. Toplumları asgari yaşama zorunlulukları içeren şartlar bütünüdür.

Şimdi bir kan davasını ele alalım. Haklı diyebilir miyiz? O onu öldürmüş, o halde ‘o da diğerini öldürsün’ diyebilir miyiz? Hukuk objektiftir ‘sen bana bırak’ der. Kaosun oluşmasına engel olur.

“MÜLK BAŞIMIZA ÇÖKECEK”

Hukuk dışı uygulamalarla intikam almak ne demek? Bu; çeteleşmek, mafyalaşmaktır. Herkes “Adalet Mülkün Temelidir” yazısını tekrar tekrar okusun bugünlerde! Zira zemin ayağımızın altından kayıyor ve bu gidişle ‘Mülk’ başımıza çökecek. Bu kavramlar üzerinde uzun uzun düşünmek zorundayız. Hukuk nedir? Adalet nedir? Mülk ne demektir? ‘İntikamın adaletten farkı nedir’ düşünelim. Bunu anlamak çok zor değil. Kim olursa olsun, herkes, hukuktan ‘adalet’ bekleme hakkına sahiptir.

“KİMSE ATATÜRK’E HAKARET EDEMEZ”

Canlı yayında bir soru üzerine, 10 Kasım günü, Atatürk’ün vefatının yıldönümünü ekranlara yansıtırken, “Zulüm 1938’de son buldu” başlığını kullanan Akit TV hakkında suç duyurusunda bulunulması olayını değerlendiren Zafer Kazan “Hiç kimse bu ülkenin kurucusuna ve hatırasına böyle küstahça ifadelerle hakaret edemez” dedi. Kazan şunları söyledi:

“Milletlerin ortak değerleri vardır. M. Kemal Atatürk işte bu milletin en önemli ortak değeridir. Hiç kimse bu ülkenin kurucusuna ve hatırasına böyle küstahça ifadelerle hakaret edemez. Ömrünü bu ülkeye, bu millete adamış, hayatı savaşlarda, cephelerde geçmiş, uyumamış, kitabı elinden düşürmemiş, okumuş, hem de binlerce kitap okumuş, “milletime nasıl bir aydınlık inşa ederim” diye düşünmüş bu insana böylesi bir muamele yapamazsınız.

“ARDINDAKİ GÜCÜ DÜŞÜNMEK GEREK”

Ortada devlet diye bir şey yokken, ümidin bittiği noktada insanlara umut verdi, bir çatı altında topladı. Yalnız şunu da belirtmek isterim ki; Akit TV gibilerini böylesi cesaretlendiren durumu da irdelemek gerek. Bu küstahlığı yapabiliyorlarsa, ardındaki gücü düşünmek gerek.”

“ŞAKA GİBİ”

Radyo Programında, Erenler’de “Ölüm Parkı” olarak adlandırılan Trafik Parkı ve Çocuk Parkına ilişkin yapılan tespit çalışması sonucunu hatırlatan Baro Başkanı Kazan, şöyle konuştu:

“Konuyu yerel bir gazetenin “Ölüm Parkı” gibi çok çarpıcı bir manşetinden öğrendik ve mahkemeye başvuruda bulunduk, durumun tespitini istedik. Böyle iddiayı, sadece biz değil, ilgili tüm kurumların ciddiye alması gerekirdi. Başvurumuz üzerine Sakarya Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bilirkişilerin bilimsel ölçümleri ile raporlar hazırlandı ve mahkemeye sunuldu. Hazırlanan bu raporda deniyor ki; “park derhal kapatılmalıdır” Halk sağlığını ciddi tehdit eden bir durum söz konusu. Öyle ki rapor, “kimsenin giremeyeceği şekilde yeşil alan yapılmalı ve uyarı levhaları ile halka bilgi verilmelidir” diyor. Bu vahim bir rapor ortada iken Belediye, çocukların burada 20 – 30 dk. kalacağını ve bundan da bir şey olmayacağını söyledi! Şaka gibi!

“SEDAŞ’TAN RAPOR MU ALDINIZ?”

Parka girişlerde zaman sayacı mı koyacaksınız? 30 dk’sı dolanı kolundan çekip parkın dışına mı atacaksınız? Ayrıca “yüksek gerilim hattının altına çocuk parkı yapılırken konunun uzmanlarından almadığınız raporu” 20-30 dk’dan bir şey olmaz diye mi aldınız, yoksa bu açıklamanız için de mi Sedaş’tan rapor aldınız? Biz belediyeyi yıpratıyor muşuz! İşimiz gücümüz yok, Baro, Uludağ Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi ve Sakarya Adliyesi el ele vermişiz belediyeyi yıpratıyormuşuz, öyle diyorlar!

“POLEMİK BİZİM İŞİMİZ DEĞİL”

Neyse polemik bizim işimiz değil. Raporu alır, mahkemeye sunar, gereğini yaparız. Bu, inat edilecek bir durum değil. Burada ciddi bir veri var ve deniyor ki “kanser yapar”. Yarın bir çocuğumuz bu nedenle kanser olsa, nasıl vicdanınız rahat yatar uyursunuz?

“MAHKEMEYE BAŞVURMAKLA KALMAYACAĞIZ”

Sadece İdare Mahkemesine başvurmakla kalmayacağız, Sağlık Bakanlığı’na, Başbakanlığa raporlarla birlikte dosyaları gönderecek ve çocuklarımızın sağlığını tehdit eden bu konuda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getireceğiz.”

“EN ACİL İHTİYAÇ ADALET SARAYI”

Canlı yayında bir başka soru üzerine, Sakarya Adliyesinin taşınması meselesine de değinen Av. Zafer Kazan, “Şu an şehrimizin en çok ihtiyaç duyduğu ilk şey Adliye Sarayıdır” dedi ve şunları söyledi:

“SAKARYA’NIN GÜNAHI NEYDİ?”

“Zaten berbat bir planı olan, bu berbat bina şimdi de koridorları bölünüp oda yapılıyor. Adliye çalışanları ve Sakaryalılar resmen çile çekiyor orada. Ülkenin dört bir yanına çok güzel adliyeler yapılırken Sakaryanın günahı neydi de böyle bir çileye mahkûm edildi?”