Haber Detayı

BARO BAŞKANIMIZ AV. ZAFER KAZAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

Baro Başkanı Av. Zafer Kazan Sakarya Rehberim ile gerçekleştirdiği röportajda gerek ülke gerek Sakarya gündemi ile ilgili son günlerde kamuoyunda sıkça gündeme gelen konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

AVUKATLAR

Öncelikle meslektaşlarının yaşadıkları temel sorunlara değinen Başkan Kazan en büyük problemlerinin hukuksuzluk olduğuna vurgu yaptı.  Avukatların yetkilerinin vatandaşların savunma hakkının uygulanmasında yetersiz kaldığını ifade ettiği konuşmasında yargıda silahların eşitliği ilkesi doğrultusunda reformlara ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.

Yeteri kadar hocası olmadan, alt yapı oluşturulmadan açılan hukuk fakülteleri ile eğitim kalitesinin düştüğünü ifade eden Başkan Kazan : “Bu kadar kalitesiz bir eğitimle nasıl yön vereceksiniz hukuka, adalete, ülkenin geleceğine. Kapatın bu fakülteleri.” dedi.

ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI

Son zamanlarda basında fazlasıyla yer alan çocuk istismarı ile ilgili soruluları da yanıtlayan Başkan Kazan esasen kanunlarımızda konu ile ilgili cezaların yeterli olduğunu temel sıkıntının uygulama noktasında olduğunu belirtti. Son olarak Karaman’da yaşanan vahim olay karşısında 500 sene ceza ile sonuçlanan dava ile ilgili tek celsede verilen kararın kamu vicdanını rahatlatmadığını adaletin tecelli etmediğini ifade etti. Suça göz yumanların, görevlerini ihmal ederek sorumluluklarını yerine getirmeyen yetkililerin ortaya çıkarılmadığını belirten Başkan Kazan : “Hızlı yargılama adına azmettirenleri gözden kaçıracak iseniz, suça göz yumanları yargılamayacaksanız tüm sorumluları ortaya çıkaramayacak, çıkarmayacak iseniz tek celsede çıkardığınız 500 yıllık karar neye yarar.” şeklinde konuştu.

Toplumsal alanda çok ciddi bir ahlak çöküntüsü yaşadığımızı belirten Başkan Kazan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir an önce hukukçuların, sosyolog ve psikologların içinde yer alacağı heyetle bilimsel incelemeler sonunda bir rapor hazırlaması gerektiğini, sorunu temelden çözmeye yönelik bir çalışma yapmak zorunda olduğuna vurgu yaptı.

Bu çalışmaların yapılmadan sağlıklı bir toplum inşa edilemeyeceğini belirten Başkan Kazan: “Eğer siz bu problemi ortaya koyacak, kapsamlı sosyolojik ve psikolojik bir analiz yapamıyorsanız, böylesi bir çözüm raporunuz yok ise isterseniz 1000 yıl verin isterseniz idam edin bu sorunu çözemezsiniz.” dedi.

SASKİ DE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

Geçtiğimiz haftalarda Sapanca Gölü ile ilgili basında da sıkça konu olan haberler ile ilgili de konuşan Başkan Kazan İdare Mahkemesine başvurduklarını tekrar etti. Konuya artık yargının karar vereceğini belirten Başkan Kazan Kıyı Koruma Kanununda çok net ifade edildiği üzere ihlalin açık olmasına rağmen Saski’den izin aldığını açıklayan Sapanca Belediye Başkanına : “Şimdi Sapanca Belediyesi diyor ki Saski’den izin aldık. Oysa Saski de bizden sonra suç duyurusunda bulundu. Peki, neden yanıltıyorsunuz kamuoyunu?” diye sordu.

SASKİ GÖREVİNİ YAPMALI

Saski’nin göl ile ilgili suç duyurusunda bulunmasına rağmen Sapanca Belediyesi’ne herhangi bir yaptırım uygulamadığını ifade eden Başkan Kazan : “Bizim açtığımız o davayı Saski’nin açması lazım. Dava açmasına bile gerek yok. Orada bir hukuksuzluk var. Kıyı Kanunu çok açık. Saski görevini yapmalı ve o şeridi söküp atmalı. Neden kurumlar görevlerini yapmıyor? Saski bunu yapmaz ise görevi ihmalden ve suça göz yummaktan dolayı onların hakkında da suç duyurusunda bulunacağız.” dedi.

ERENLER TRAFİK PARK

Erenler Trafik Park ile ilgili soruları da yanıtlayan Başkan Kazan Erenler Belediyesinin yasal olarak cevap vermesi gereken 60 gün süreyi doldurmalarına karşın cevap vermediklerini ve önümüzdeki hafta içinde Sakarya Barosu olarak dava açacaklarını ifade etti. Sakarya ve Uludağ Üniversiteleri tarafından hazırlanan raporun çok ürkütücü olduğunu belirten Başkan Kazan çocuklarımızın sağlığını ciddi tehdit eden kanser tehlikesi karşısında : “Orada herhangi bir çocuğumuz yarın öbür gün böyle bir sonuçla karşılaştığında ah etmenin kime ne yararı olur? Artık yeter bedel ödemeden önlem alalım. Bir belediye bu kadar basiretsizliği nasıl gösterir. Ben inanamıyorum… Yarınlarımız, çocuklarımızın geleceğini yargının vicdanına emanet edeceğiz” diyerek bu konu ile ilgili son kararı yargının vereceğini belirtti.

İSTİFA ET

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın ‘Anayasada laiklik olmasın, dindar bir Anayasa olmalı’ sözleri ile ilgili gelen soruya da: “Sizin amacınız nedir? Böyle bir kaosun içine bu toplum atılabilir mi? Kadimden bu yana bütün inançların huzur içinde yaşadığı bu topluma böyle bir kötülük yapılabilir mi? Bu toplumun içine atılan bir ateş bu. Nasıl düşünürsünüz böyle bir şeyi? İnsanların birbirine düşeceğini nasıl görmezsiniz! Böylesi farklılıkların olduğu bir coğrafyada bu cümleyi kuran kişi kim? TBMM Başkanı …” diyerek Kahraman’ın derhal istifa etmesi gerektiğini söyledi. Cumhuriyet savcılarını da bu açıklama ile ilgili göreve çağıran Başkan Kazan : “Laik Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet Savcıları (!) var, ben duyduysam onlarda duymuştur… O cumhuriyet savcıları varsa bedeli ne olursa olsun gereğini yapmalı…”dedi.

PARKOMATLARA İPTAL GELİYOR

Son olarak parkomatlar ile ilgili Burdur Tüketici Hakları Derneği tarafından yapılan başvuru sonucu Danıştay’ın aldığı “Şehirlerde sokaklardan, yol güzergahlarından araçların park etmesinden dolayı ücret alınamaz, park uygulaması yapılamaz.” kararı ile  ilgili konuşan Başkan Kazan belediyelerin Türkiye’nin pek çok yerinde bu uygulamayı rant haline dönüştürdüklerini belirtti.

Uygulamanın iptali konusunda Büyükşehir Belediyesi’ne başvuracaklarını belirten Başkan Kazan Danıştay’ın verdiği bu kararın tüm belediyeleri kapsadığını ifade ederek  : “Önümüzdeki günlerde kararın uygulanması ile ilgili Büyükşehir’e dilekçe vereceğiz, eğer karar uygulanmaz ise yargıya başvuracağız.” diyerek bu konunun takipçisi olacaklarını belirtti.

İşte Baro Başkanı Av. Zafer Kazanın Sakarya Rehberim ile yapmış olduğu röportajın tamamı:

Öncelikle Sakarya da avukatların en büyük sıkıntıları nelerdir?

Türkiye genelinde avukatların en büyük sorunu aynı zamanda hukuk ve adaletin genel problemi hukuksuzluklar ve adaletsizliklerdir çünkü hukukun işlemediği ülkelerde avukatlar mesleklerini yaparken son derece güçlük çekerler. Uzun yıllardır süregelen bir sorunla karşı karşıyayız. Savunma hak ettiği ölçüde yargının içinde hala yer alamıyor. Bu durumda yargı alanında çok ciddi reformlara ihtiyacımız var. Bu ülkede savcı hangi konumda ve yetkide ise avukat da aynı konumda ve yetkide olması gerekir.  Silahların eşitliği ilkesi bunu gerektirir.

130 hukuk fakültesi var, hocası olmayan fakültelervar…Heryere hukuk fakültesi açıyorlar. Çok daha düşük puanlarla girilen, kontrolsüz,denetimsiz fakülteler….Kapatın bu fakülteleri.

Kotalar koydular, koymak zorunda kaldılar şimdi.  Neden? Bu fakültelerin ne kadar kalitesiz eğitim verdikleri görüldü. Bu kadar kalitesiz bir eğitimle nasıl yön vereceksiniz hukuka adalete ülkenin geleceğine?

Bir diğer sorun ise aracı şirketler adı altında avukatın yapması gereken işleri takip eden kuruluşlar.Hasar şirketleri, danışmanlık şirketleri adı altında bu şahıslar, kuruluşlar hem vatandaşı hem avukatları mağdur ediyor. Bu konuda çok daha açık bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var.

Ülkemizde yaşanan çocuklara yönelik cinsel istismar davaları için ne söylemek istersiniz?

Bizim kanunlarımızda verilecek cezalarda esasen problem yok. En son karamanda 500 yıl ceza aldı o kişi. 500 yıl ceza iyi bir ceza ama kanun yapmak cezalar getirmek başlı başına çözüm değil.

Evet, kanun var ama tamamen adalet tecelli etti mi o davada. İlke ve yasa der ki makul sürede yargılama… Hızlı yargılama adına azmettirenleri gözden kaçıracak iseniz, suça göz yumanları yargılamayacaksanız tüm sorumluları ortaya çıkaramayacak/çıkarmayacak iseniz sizin tek celsede çıkardığınız karar neye yarar.

Çok kolay bu, her hakim tek celsede karar verebilir, bütün yargıçların bu yeteneği vardır. Hiç araştırmaya gerek görmez ilk celsede verir kararı. Dolayısıyla yargılama makul sürede yapılmalı.  Makul süre failleri ortaya çıkaracak hızlı bir yargılamadır. Ama tek celse makul bir yargılama değildir. Peki, kanun neye yaradı burada. Buna kimler göz yumdu, çalıştığı yerin bir ihmali kusuru var mıydı, bu adam bu iğrenç olayı kaç yıldır yapıyordu, bunlar ortaya çıkanlar, acaba çıkmayan daha neler vardı? Bununla ilgili geçmişe yönelik bir araştırma yapıldı mı?  Bu adam hiç mi fark edilmedi?

Hukukta işverenin sorumluluğu vardır; işveren çalıştırdığı kişilerin davranışlarından sorumludur. Hukuk gerekli dikkat ve özeni göstermediğinizden dolayı sorumlu tutar. İşveren tazminat davalarında sıkça karşılaşıyoruz.  Peki, bu kişiyi senelerce istihdam eden gerekli dikkat ve özeni göstermeyen bu işverenin hiç sorumluluğu yok mu?

Uygulamada ciddi problemlerimiz var. Biz sağlıklı yargılama yapamıyoruz çünkü sağlıklı yargılama yapabilecek bir bağımsız yargı olma problemimiz var. Kim diyebilir bu davada mahkemenin tamamen tarafsız ve bağımsız yargılama yapabildiğini?

Biz hukukçular bu yargı sistemini konuşmalıyız. Etkili cezaları bile etkili bir yargılama yaparak uygulamaktan aciz kalıyor isek konuşmamız gereken şeylerin çok daha başındayız demektir.

Bu noktaya nasıl geldik bunu da konuşmamız gerekiyor.  Bunun muhataplarından birisi hukukçular ise de hukukçuların cevap veremeyeceği alanlar vardır.Psikologlar, psikiyatrılar, toplum bilimcileri bir araya gelmeli. Devlet bu kişilerden istifade etmeli Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı bu ülkenin önde gelen bilim adamları ile bir heyet oluşturmalı. Bir meclis araştırmasına ihtiyacımız var. Toplum bu hale nasıl geldi; psikologların,psikiyatrların, toplum bilimcilerinin konuşmasına ihtiyacımız var bugün. Ciddi bir çalışmayı raporu ortaya koyup geleceği şekillendirmemiz gerek. 

Ahlaksal anlamda bir toplum batıyor ise eğer hiçbir din hiçbir mezhep ve hiçbir ideoloji orada tutunamaz. 

Bir politikamız çözüm rehberimiz olmalı. Geleceği kuşatan bir eğitim programımız yok anne baba eğitimini ele alacak bir eğitim yapımız yok.

Sapanca Gölü ile ilgili açtığınız dava ile ilgili neler söylemek istesiniz?

Sadece şehrimizin değil ülkemizin de tabi değerlerinden biri olan sapanca gölünü görmezden gelemezdik. Kıyı kanunu çok açık ve netken, etrafındaki yapılaşmaların kıyı çizgisinin ihlal etmesinin önüne geçemedik. Oysa Sapanca Gölü dünyada nadir suyu içilebilir göllerden bir tanesi. Böyle bir tabii değer Türkiye’de ve Sakarya ilinde. Bizim bu göle gözümüz gibi bakmamız lazım.

Su o kadar değerli ki bakın İsrail’e deniz suyunu artarak tarım yapıyor.  İçme suyu kıtlığı yaşayan ülkeler var dünyada. Bizim bu şartlarda Sapanca Gölüne gözümüz gibi bakmamız gerek. En son Sapanca Belediyesi tarafından yol yapılan o kıyı şeridine bakın. Belediye başkanı diyor ki “doğal akçay kumu kullandık.”Ne zamandan beri bildiğimiz çimento doğal Akçay kumu oldu? Çimento ne zamandan beri doğal? Bu nasıl Akçay kumu? Oraya yürüme yolu yapamazsınız. Kıyı kanunu çok açık. Açıp okusunlar.

İdare Mahkemesine davamızı açtık. Yargının vicdanına teslim ettik bu problemi.Peki,Saski ne yapıyor? Saski ye sorduk, bu gölü korumanın sorumluluğu yasal olarak size verilmiş, peki siz ne yaptınız? Saski’den aldığımız cevap ‘biz uyardık, yaptığınız uygulama yanlış dedik ama bizi dinlemediler. Biz de suç duyurusunda bulunduk’ dedi.

Şimdi Sapanca belediyesi diyor ki “Saski’den izin aldık.” OysaSaskide suç duyurusunda bulundu.Peki, neden yanıltıyorsunuz kamuoyunu? Saski’ye de sormak gerekiyor, şimdi bunun bir sonucu olmayacak mı? Saski, sen Sapanca Gölünü korumakla görevli olan bir kurumsun. Orada bir hukuksuzluk var bu çok net. Yasalar açık. Saski o şeridi derhal söküp atmalı. Saski gölümüzü koruyacak önlemleri almaz ise görevi ihmalden ve suça göz yummaktan dolayı Saski hakkında da suç duyurusunda bulunacağız, bekliyoruz…

Bu göl içme suyu kaynağı. Kanunlar çok açık, kıyıyı yol yapamazsınız. Duvar öremezsiniz doğal sahiline dokunamazsınız. Kimse buraya yürüyüş yolu yaptım diye bu gölü heba edemez.  Sapanca gölü Sakarya’nındır Türkiye’nindir gerekirse tüm kamuoyunun dikkatini çekeceğiz buraya. Eğer Saski kulağının üzerine yatacak, sesiz kalacak ise Sakarya’nın bundan daha büyük bir ayıbı olamaz.

İki yaz üst üste yağmur yağmasa, üniversite rapor vermişti, yaşadık gördük göl ölüm döngüsüne girecekti. Ya bir sezon daha yağmur yağmamış olsaydı…!Sapanca gölünü kurtarmak mümkün olmayacaktı.

Sakarya milletvekillerini göreve çağırıyorum. Eğer bu şehirde gölümüze sahip çıkamayacaklarsa bu şehirde vekillik yapmasınlar. Bu sadece Baronun değil, tüm şehrin halkın değeri. Biz üzerimize düşeni yapacağız, tarihe not düşeceğiz ve yasal süreci de sonuna kadar kullanacağız.

Erener’deki Trafik Park ile ilgili son durum nedir?

Biz belediyeye başvuru yaptık dava öncesi yerine getirilmesi gereken prosedürler gereği 60 gün içinde cevap dönmeleri gerekiyordu ama bir cevap vermediler.  Artık bizim dava açma sürecimiz başladı ve şu an davanın açılması aşamasındayız. Önümüzdeki hafta içerisinde davayı açmış olacağız. Keşke bu davaya mahal kalmasaydı. Bütün iyi niyetimle kamuoyu ile paylaştım. Çocuklarımızın sağlığını yakından ilgilendiren bir konuda iki üniversitenin üç ayrı profesörü, park alanında özellikle çocukların yüksek kanser riski ile karşı karşıya olduğunu ifade ettiler.

Ben her şeye rağmen çocuklar konusunda bizim yöneticilerimiz vicdanlı insanlardır dedim. Ama ne oldu, parkı kaldırmayacağız dediler. Baro ve iki üniversite bir olmuş da onları yıpratmaya çalışıyormuşuz! Yapmayın… Üç tane alanının uzmanı profesör söylüyor bunu! Biz söylemiyoruz.Biz bu raporu paylaştık. Bu şuna benziyor, biz diyoruz ki dünya dönüyor, onlar diyor ki hayır dönmüyor, ben hissetmiyorum. Şimdi seni uzaya mı götürmemiz lazım dünyanın döndüğünü görmen için.

Şimdi illa birilerinin kanser mi olması lazım o gerilim hatlarının kansere yol açtığını görmemiz için. Bizim referansımız bilim değilse ne?

Biz uzun yıllar boyunca araştırılmış incelenmiş bilim adamları tarafından ortaya konmuş sonuçlar raporlarla konuşuyoruz.  Bizim referansımız bilim, bilim adamları.

Sedaş’ın buraya ‘bunu yapabilirsin’ demesi bir rapor mudur?

Orada herhangi bir çocuğumuz yarın öbür gün böyle bir sonuçla karşılaştığında ah etmenin kime ne yararı olur? Bunun azı çoğu yok ki…  Orada oyun oynuyor çocuklar. Bu çocuklar böylesi bir tehlikenin altına sokulur mu? Gidip görün cızırtı seslerinin nasıl duyulduğunu o parktan.

Biz maalesef canımız yanmadan sorunlara çözüm bulmuyoruz. Hatırlıyor musunuz 2003 yılıydı sanırım, yazlık yolu üzerinde bir minibüs dolusu insan bir kış günü dereye uçtu. 9 vatandaşımız boğularak öldü. Sonra o yola bariyer yapıldı. Şimdi bizim basiretli yöneticilerimiz bunu öngöremez miydi? Bu kadar mı zordu? Kazadan sonra ve 9 kişi öldükten sonra bir ay içinde yaptılar bariyerleri… Böyle mi olur yöneticilik! Bu şehrin bir risk haritası var mı?

Başka illerden belediyeler, yöneticiler bizim üniversitemizden “gelin şehrimizin elektromanyetik alan haritasını çıkarın buna göre şehir planlaması yapalım “diyorlar.  Oysa biz kendi üniversitemizden kendi hocalarımızdan yararlanmıyoruz. Neden? Neden bizim belediyelerimiz; örneğin kentsel dönüşüm diyorlar, peki üniversitemizden görüş alındı mı?

Bizim üniversitemiz bu. İstifade edin. Rektör bizim rektörümüz, dekan bizim dekanımız, hocalar bu şehrin hocaları, yararlanın.

Bir belediye bu kadar basiretsizliği nasıl gösterir. Ben inanamıyorum…

Artık yeter! Bedel ödemeden bu şehirdeki risklere karşı önlem alalım. Yarınlarımız olan  çocuklarımızın geleceğini de yargının vicdanına emanet edeceğiz..

TBMM Başkanı İsmail Kahramanın “Anayasada Laiklik olmamalı dindar bir Anayasa olmalı” dedi ne düşünüyorsunuz bununla ilgili?

Bu sözün bir kâbus olmasını diledim. Bu coğrafyadabu toplumun içine atılmış alev gibi ateş topu gibi görüyorum bu sözleri. Laiklik bütün dinlere mezheplere ideolojilere bir arada ve huzur içinde yaşama imkânı sağlayan, onların yaşam haklarının teminat altına alan bir sitemin adıdır. Nasıl dersiniz laiklik olmasın? Sizin amacınız nedir?

Peki, ne olsun? Mezhep mi olsun, peki hangi mezhep olsun? Hangi dinin hangi mezhebine göre? İslam anayasası? peki Alevilik mi Sünnilik mi Şiilik mi hangisi? Böyle bir kaosun içine bu toplum atılabilir mi? Kadimden bu yana bütün inançların huzur içinde yaşadığı bu topluma böyle bir kötülük yapılabilir mi? Bu toplumun içine atılan bir ateş bu. Nasıl düşünürsünüz bunu, insanların birbirine düşeceğini nasıl görmezsiniz!

Böylesi farklılıkların olduğu bir coğrafyada bu cümleyi kuran kişi kim TBMM Başkanı ….Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kuruldu. Yani bu Cumhuriyeti kuran meclisin Başkanı bu gün bunu söylüyor. Bu toplum böyle bir meclis başkanını kaldırmaz.Bu kişinin derhal istifa etmesi lazım. Bu ihanettir.  Laiklik dinsizlik diyen bağnazlar Türk Dil kurumunun internet sitesini ziyaret etsinler. Kavramların içini böyle boşaltamazlar. Laiklik hukukun da yaşam hakkının da her düşüncenin her fikrin yaşam şeklinin teminatıdır. Laik Türkiye Cumhuriyetinin Cumhuriyet Savcıları (!) var ben duyduysam onlarda duymuştur… O cumhuriyet savcıları varsa bedeli ne olursa olsun gereğini yapmalı…

Belediyenin uyguladığı Parkomatlarla ilgili Danıştay’ın aldığı bir karar var bu karar nedir?

Belediyeler Türkiye’nin pek çok yerinde bu uygulamayı rant haline dönüştürdüler. Bizim belediyemiz de hemen her yere parkomatlar yerleştirdi. Tüm caddelerimiz yollarımız sokaklarımız heryeri  parkhaline getirdiler. Bu ihale nasıl verildi kime verildi bunu da kimse bilmiyor. Bunu bir kenara bırakalım; Burdur Tüketici Hakları Derneği konuyu yargıya taşıdı ve Danıştay konu ilgili çok önemli bir karar verdi.

Danıştay kararında dedi ki; “Şehirlerde sokaklardan, yol güzergâhlarından araçların park etmesinden dolayı ücret alınamaz, park uygulaması yapılamaz.” Bu karar bütün belediyeleri şu an bağlıyor. Bütün belediyeler bu karar uymak zorunda. Bir hukuk devletinde yargı bir karar verdiği zaman beğenirsiniz beğenmezsiniz uyacaksınız.…

Ama şöyle bir şey yapıyorlar, vatandaşlara gelince “uyacaksınız” yöneticilere gelince “uymuyorum, yasayı, mevzuatı tanımıyorum.” Hukuk devletinde hukukun gereği yapılır, hukukun olmadığı yerlerde eşkıyalık yapılır, biz hukuk devleti olduğumuzu iddia ediyoruz. Hukuk devletinde bu yargı kararları uygulanmalı. Önümüzdeki günlerde Danıştay’ın bu kararı ile ilgili Büyükşehir’e bu dilekçeyi vereceğiz yargı kararlarına uyulması gerektiğini tekrar hatırlatacağız, eğer karar uygulanmaz ise bu konuyu da yargıya havale edeceğiz.

Çözüm şu; dünyanın her yerinde uygulanan yarım saatlik ücretsiz park uygulaması var. Bu yarım saati geçince park yasağına girer.  Bu yarım saat insanların gündelik ihtiyaçlarını karşılaması için oluşturulmuş bir çözüm. Aştığı durumda da cezasını keser aracı oradan kaldırırsınız.

İnsanlar nefes alsın, her köşe başında para tahsil edilen haksız yere insanları mağdur eden bu uygulamaya son verilsin.

Röportajı görüntülü olarak izlemek için :

http://www.sakaryarehberim.com/others/roportaj.php…